“Reset” atılmış gibiyim. Hiçbir şekilde yazamıyorum. Aylardır kafamda oluşan onlarca fikir varken tek bir tanesini bile “buraya” getiremiyorum. Belki de hiçbir şeyden emin olamadığım içindendir. Ancak bunların hepsini zaten içimi dökmek için yazmadım mı? Sonuçta bir kısmını gören olsa bile en fazla dalgasına hak vermekten başka bir şey yapmıyorlar, “bunu” gerçek amacının dışında okudular hep. Çoğu kişi belki de rutin hayatlarına uymayan sıra dışı bir şey olduğu için takmamış olabilirler... Yani pek bir okuyucum olmadığına göre bir şeylerin eminsizliğini engel olarak görmemeliyim. Gerçekten, böyle düşünmem gereksiz. Düşüncelerimi döktüğüm gibi yeni düşünceler edindiğim kısımda burası değil mi zaten. İlk yazılan yazılarda bile kafası karışmış bir küçük kızdan başka bir şey göremiyorum. Şu anki halimle yapabildiğim tek şey güvenmemekten ibaret olduğuna bakarsak pek bir ilerleme kaydettiğimi de sanmıyorum. Bundan zaten bahsetmiştim gerçi. Eminim her ne kadar seyircisiz bir tiyatroya benzese de hala gerginliğini koruyan bir oyuncu gibi üstü kapalı anlatmaya çalışmışımdır. Okumayalı o kadar uzun zaman oldu ki kendi kelimelerimi bile unutmaya başladım sanırım. Şimdi ise eski halime pek benzediğimi düşünmüyorum. En azından o kadar kapalı konuşacak kadar kaygılı değilim. Ne de olsa bunu kimse gerçek amacıyla okuyamayacak değil mi? Belki de sadece “yetişkin” denen şeye dönüşmeye başlamışımdır. Şimdiden gerçeği söyleyeyim güvenmeme olayını abartmış olabilirim. Benim dilimde “yönetici” denen şeyin elinden çıkan herhangi bir şeye güvenemediğimi söyleyebiliriz. Müzikler, oyunlar, besin kaynakları, sosyal medya... Daha bir sürüce sayabilirim bunları, belki hala kitaplara bir şans veriyor olabilir ama onlardan bile şüphe ettiğim oluyor. Ancak kitaplara şans vermemin bir nedeni varsa o da onlara “bilgi” için bakıyor olmamdır. Diğer geriye kalan şeylerin hepsi hazlardan ibaret oldukları için onlara hayati olana kadar dokunmamam gerektiğini biliyorum. Aslında abarttığımı düşündüğüm nokta bu değil. Hazların mutluluğun basamakları olduğunu düşündüğümden belki de mutluluk veren çoğu şeyden uzak durmam ya da iğrenmem? Gerçekten beni neden bu kadar iğrendirdiğini anlamıyorum mutluluğun. İlişkiler mesela; arkadaşlıklar, aile, aşk... Bunların hepsi benim için gittikçe daha saçma ve gereksiz hale gelmeye başlıyor. O kadar amaçsız geliyor ki... Beni iğrendiren şey de bu olabilir. Amaçsız olmaları... Onlar için amaç ne demek? Doğduktan sonra başlayan hayatta kalma yarışı mı? Derslerini çalış, iş sahibi ol, para kazan, devlete karşı çıkma, aile kur diye giden ve sonunda ölümle biten bir yarış mı? Eğer bunlar onların amaçlarıysa... Onlardan nefret ettiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Bu sadece oyundan ibaret bir şey. Saçmalık değil mi, gerçekten? Tekrar tekrar başlayıp biten amaçsız bir oyundan ibaret gibi geliyor burası. Bir oyun düşünelim mesela. “Grand Theft Auto” güzel bir örnek olur sanırım? Ana karakterin “gerçek” görevler dışında yine de “eğlenebildiği” bir oyun. İsterse görevleri yapmadan saatlerce eğlenebilir ve isterse ölebilir de. Sonuçta yeniden doğacağı belli değil mi? İnsanların sadece bir kez geliyormuş gibi yaşadıklarını söyleseler de, tekrar gelebileceklerini biliyorlarmış gibi yaşamaları asıl saçma olan şey. Eğer ben şu an kendimi öldürürsem tekrar buraya, bunlara geleceğime buradaki kimse emin değil ancak kafam onca düşüncelerden sonra buraya geldi. Peki eğer böyle yaşıyorsak oyunu bitiren amaç ne? Bunu şu an bilebilmem imkânsız ancak şu an bu kadar sahteliğini hissedebildiğim bir dünyada haz denen uyuşturucuların arasından sıyrılabilirsem belki de bunun cevabını bulabileceğim.
13.02.2019 “Bir şeye uyum sağlaman ona inandığını gösterir mi?”
0 Kudos
Comments
Displaying 0 of 0 comments ( View all | Add Comment )