Eskiden yazdığım yerleri hiçbir zaman tam bilinçli bir şekilde yazmadığımı düşünüyorum. Bu satırlardan sonrasını o yazdığım şeyleri ele alarak yazacağım. Bunun sebeplerinden biri de en başında beri “Sanatkâr” kavramını yalnızca etrafımızdaki kişiler olarak düşünmem ve düşündüğümden daha fazla farklı anlamlara da sahip olduğunu fark etmem.
Okullar en başından beri “öğretmek” amacıyla kurulan bir yer -en azından öyle deniliyor- ve bu okul hayatı herhangi bir kazanç elde etmeye başlayana kadar da devam ediyor. Yapbozun devamını getirebilmek için oluşturulan bu yerler yöneticilerin kurduğu düzenin ilk halkasını bu okullar oluşturuyorlar. Daha önce yazdığım bölümlerde bu konunun daha farklı bir biçimde dile getirmiştim. “Şimdi ki kimse gerçek özgürlüğü bilmiyorlar bile. Çünkü sadece tek bir parça için büyütülüyor, sanatkârlar tarafından yaratılıyorlar.
Yöneticiler biliyorlar. Toplumun cehaleti hak ettiğine, eğer cehalet onlara uğramazsa toplum diye bir yapı kalmayacağını biliyorlar.” Sanatkârlar burada asıl rolü oynuyorlar. Öğretmenlerin yetiştirdiği ütopik insan topluluğu yapbozun işe yarar bir kısmında yer bulup geriye kalan hayatlarını o şekilde geçiriyorlar. Ve biz insanlar bir avuç yalanın beynimize yerleştirilmesine “öğretmek” diyoruz. 21. yüzyıl devletinin istediği ütopik insan topluluğu 21. yüzyıl öğretmenleri tarafından oluşturuluyor.
Belki bu yüzden okulları saçma buluyorumdur ya da sadece liseli bir ergen olduğum içindir :)
Comments
Displaying 0 of 0 comments ( View all | Add Comment )